Günün ilk maçında, Neil Robertson, psikolojik savaşa girdiği Ali Carter'ı, beklediği kadar olmasa da, kolay şekilde geçti. 15-9'dan sonra 3 frame alarak durumu 15-12 getiren Carter'ın nefesi buraya kadarmış. Bu maç hakkında söylenebilecek pek bir şey yok aslında. Ali Carter can çekişti, geri dönüş yapmaya çalıştı, olmadı elbette, 17-12'lik skor ile Neil, snookerın mabedi Crucible'da finale çıkan ilk Avustralyalı oldu.

Bence çok daha güzel olan diğer yarı final mücadelesindeyse finale adını yazdıran isim Graeme Dott oldu. Hele maçta bir 31. frame oynandı ki izleyene zarar. Selby'nin üst üste 4 kez faul yapması, hakemin yanlış kararı, (daha doğrusu beyaz topun eşzamanlı olarak hem kırmızıya hem de renkliye çarpması ve bunun faul olması kararını vermemesi), ellerin titremesi sonucu hücum edilmesi gereken pozisyonlarda oyuncuların güvenli vuruşlara kaçması, Dott'un renkli kapatmaları, Selby'nin o renklileri oyuna katması vs. Taktik anlamda çok iyi bir frame oldu 31. frame. Aslında Selby son senasa çok iyi başladı, 14-10 ile açılan seansta, üst üste 4 frame alarak, Dott'un bu süreçte sadece 1 frame kazanmasıyla, durumu 15-14'e getirdi. Bu 5 framelik kabustan zor da olsa uyanabildi Dott, 16-14 yaptı durumu. Selby'nin hata lüksü kalmayınca da, bir ikilem olarak, hatalar gelmeye başladı. Atması gereken birkaç topu atmamayı tercih etti, insan psikolojisidir dedikse de dinletemedik. Kritik 31. frame'e iyi başlayan Dott, skor üstünlüğünü de, psikolojik üstünlüğü de, taktik üstünlüğünü de (ne kadar üstünlük varsa hepsini) ele geçirdi. Böyle olunca da 17-14 ile Selby, Dott'u, kariyerinin 3. finaline uğurladı.


Gelelim yarın Türkiye saati ile 17:30 ve 22:00'de oynanacak final maçına. Sol köşede Thunder from Down Under (böyle upuzun lakap mı olur arkadaş) Neil Robertson, sağ köşedeyse Dott the Pot (bak ne güzel, kısacık) Graeme Dott var. Neil, finale çıkan ilk Avustralyalı olarak görevini yerine getirdi bence. Bundan sonrası ekstraya dahil olmalı. Nispeten kolay maçlar yaparak geldi buraya. Fazla yorgun değil, finale yıllardır hazırmış havası var. Diğer yandan Dott, özel hayatında birçok sorunla boğuştu, yıkıldı, ayağa kalktı, dünya şampiyonluğu lanetine tutuldu, yıkıldı, ayağa kalktı, karısı çocuk düşürdü, yıkıldı, ayağa kalktı. Say say bitmez Dott'un dertleri. Bu kupaya çok ihtiyacı var, alacak gibi de görünüyor. Son maçlar oynanırken favorim açık ara Dott demiştim. Sona kalan dört oyuncu içinde de en pozitif, atak oyunu oynayan Dott'tu. Curcible'de 3 final kolay değildir, Dott bu zor zamanında bunu başardı, şimdi de 2. şampiyonluğu istiyor, alacaktır da. Her zaman sempati duyduğum, babamınsa favorisi Dott, yürü be koçum, come on Dott!

ilker AVCI

02 Mayıs 2010

Hiç yorum yok: